Bir belki gün anlarım . Sevilen gözlerin neden erişilmez olduğunu.. O hep beklediğin saatin gelmediğini mi? geceden kara saçların daha gün doğmadan ağardığını... belki o zaman uzanırdı gökyüzüne ellerim. Ama şuan anlasam dahi uzanmam ki gökyüzüne o kadar çaresiz, yorgun, bitkinim ki… .o kadar yorgun ki düşlerim ne geçmiş günleri tezahür edebiliyorum ne de hayaline dalabiliyorum... Sonra katar katar dizilir birbiri ardınca hüzünler.sonarsında . Kapılıp gider hayallerin acılarının peşine,Sızısını duyarız geçmişteki keşkelerin. yoldaş olur karanlığın Büyüdükçe yüreğinin dehlizlerinde mahsur kalan Yusuf .. Hesap soruşlar başlar yüreğimizde sormadığımız sevda soruları üzerine . Bir Umut tanesinin Hicranlı yarasına gömülür yavaş yavaş her ah çekişte düşlerimiz. En karanlık gecelerde bilirim ki ecel kadar yakın hayat kadar uzaklardasın.. Belki kaf dağının ardındasın belki hemen yanı başımda duruyorsun.. Bazen bana en aşina olansın bazen de zihnimin en uçra hücresin de saklanansın. Bazen bensin bana benden gelen , bazen de beni benden alıp , benden gidensin... Bazen sepeti mutluluk dolu bir bahar uyanışın ... Bazen de tüm çiçekleri donduran zemheri de dört nala koşan bir rüzgarsın.. Bazen okunmamış bir roman bazen henüz yazılmamış bir mektup bazen çizilmemiş bir resim ... Bazen de yazılmış bir şiirin en güzel mısrasısın….oysa ki eskiden Ne güzel asardım dar ağacına sözlerimi, Halbuki beni yüreğinin ben yanında , her kap atımında ilmeği takmıştın boynuma.. ve can vermiştim gündoğumu sancılarında yüreğinde ..
Canıma değil de yüreğimdeki sana advedilmiş söylenmemiş sözlerime yazık oldu…………