hürriyet

4 Nisan 2024 Perşembe

kısacası her yolculuk bir yürek yanığıdır…….

 

Özlemimin ortasında bana bakar sert bir asker asabiyeti ile  senli anılar …
Hayal de öptüğüm dudağının tadını vermeyecek  biliyorum hiçbir  öpmek.. sabaha kadar ayırmadığında bile  dudağımı dudağında . çünkü hiç. Bir Zaman  hayalindeki hasretle öpmedim dudaklarını . oysa Dudağıma öyle yakışırdı ki dudağın … Yalnızlığımın yanına yakıştığı gibi hayalinin …
Şimdi ise ne yalnızlığım ne hayalin nede sen varsın …. Soğumasından korktuğum şekersiz demli çayım ile dudağımı teselli ediyorum sıcaklığın da ..arka sokaklarda kuytularda  kendilerince büyümenin erkek olmanın simgesi tek dal birinci sigarasını elden ele dolaştıran çocuklar ile  boyunda kıdemli  kravatı ile dolaşan bir memur memuriyetinin sonuna yaklaşması arasında bir yerdeyim.. hiç bir yere  çıkmayan yolun kenarında oturum mola vermiş  gibiyim ,ayaklarım ağrıdığı için değil   yol bitmesin diye  ……
Ölüm ile  doğum arasında uzun ince bir yolda seyrüseferdeyim ..bu seyrüsefer yaşamak biçimidir yoksa  ölmek midir yavaş yavaş…  her yola çıkan bir yere gider mi yoksa uzun bir suskunluk içinde geri döner başladığı yere … ben ne gidebildim ne de gelebildim, tam ortasında  kalakaldım . şimdi düşünüyorum da neden  kimseye iyi yolculular demediğimi daha iyi anlıyorum .her yola çıkan yolcu değildir   ve her yolcu isteyerek çıkmaz yolla zira çoğu yolculuk zaruri intikalden başka bir şey değildir. Sanırım hep bu yüzden yolun açık açık dedim tüm yolculuğa çıkan  tanıdıklarıma… 
Ve….. tüm yolcuklarımdan  öğrendiğim  bir şey var  her yolcukta yüreğin bir  köşesi yanar  ama sevinçten yanar ama hüzünden ama geride kalana duyacağın özlemden bir şekilde bir köşesi yanar her yolcukta  yüreğin .. kısacası  her yolculuk bir yürek yanığıdır…….

 

29 Aralık 2023 Cuma

Canıma değil de yüreğimdeki sana atvedilmiş söylenmemiş sözlerime yazık oldu…………

 

Bir belki gün anlarım  . Sevilen gözlerin neden erişilmez olduğunu.. O hep  beklediğin saatin   gelmediğini mi? geceden kara saçların daha gün doğmadan ağardığını... belki o zaman uzanırdı gökyüzüne ellerim. Ama şuan anlasam dahi uzanmam ki gökyüzüne o kadar çaresiz,  yorgun,  bitkinim ki… .o kadar yorgun ki düşlerim  ne  geçmiş günleri tezahür edebiliyorum ne de hayaline dalabiliyorum... Sonra katar katar dizilir birbiri ardınca hüzünler.sonarsında . Kapılıp gider hayallerin acılarının peşine,Sızısını duyarız geçmişteki keşkelerin. yoldaş olur karanlığın Büyüdükçe yüreğinin dehlizlerinde mahsur kalan Yusuf .. Hesap soruşlar başlar yüreğimizde sormadığımız sevda soruları üzerine . Bir Umut tanesinin Hicranlı yarasına gömülür yavaş yavaş  her ah çekişte düşlerimiz. En karanlık  gecelerde bilirim ki ecel  kadar yakın hayat kadar  uzaklardasın.. Belki kaf dağının  ardındasın belki  hemen yanı başımda duruyorsun.. Bazen bana en aşina olansın bazen de zihnimin en uçra  hücresin de saklanansın. Bazen bensin bana benden  gelen ,  bazen de beni  benden alıp , benden gidensin... Bazen sepeti  mutluluk dolu bir bahar uyanışın ... Bazen de tüm çiçekleri donduran zemheri de dört nala koşan bir rüzgarsın.. Bazen okunmamış bir roman bazen  henüz yazılmamış bir mektup bazen çizilmemiş bir resim ... Bazen de  yazılmış bir şiirin en güzel mısrasısın….oysa ki eskiden  Ne güzel asardım dar ağacına sözlerimi, Halbuki beni  yüreğinin ben yanında , her kap atımında  ilmeği takmıştın boynuma.. ve can vermiştim gündoğumu sancılarında yüreğinde ..


Canıma değil de yüreğimdeki sana advedilmiş  söylenmemiş sözlerime yazık oldu…………

29 Mayıs 2020 Cuma

ÖZLEM DEDİĞİN ŞEY SESSİZLİĞİNİN YANKISINI YANLıZlıK TA DİNLEMEK DEĞİL MİDİR SEVGİLİ


ÖZLEM DEDİĞİN ŞEY  SESSİZLİĞİNİN YANKISINI YANLIZLIK TA DİNLEMEK  DEĞİL  MİDİR  SEVGİLİ..
Çok büyütülmüyor mu ayrılık dediğin hikaye …  ayrılık dediğin şey uzaklığa bağlı değildir ki sevgili..
Yüreğin ile ilgilidir .. birini seven nice yürekler vardır  bedenler ayrı olsa da birbirine sarılmış  düşler kuran.. aynı düşü paylaşan gözler bir olduktan sonra bedenler ayrı olsa ne olur.. hani YUNUS EMRE  diyor ya tenler ölür canlar ölesi  değil … onun gibi bende diyorum ki bedenler ayrı olur  yürekler ayrı olası değil..  gül yürekli yar …deniz sahilden ayrı kalabilir mi  bazen cezir de uzaklaşır  ama med de  geri gelir isteseler de  deniz ile  sahil ayrı kalamaz.. seven  yüreklerde  ayrı kalmaz ki isteseler de  istemeseler de  tek olup bir  ritimde buluştuktan sonra..
Pervana  olan kendini ateşten sakınır mı ki  ,, aşık  olan aşık uzaklıktan doğan özlem var diye sakınsın yüreğini  maşuktan … gerçek aşık maşuka bakarken de  özlemez mi?.. özlemez ise bu nice aşık olmaktır… balığın suya ihtiyacı  gibi aşığında özleme  ihtiyacı yok mu ?....
Özlemin prangalarına sür aşkın ateşini , bir yüz görümlüğü düşlerken yarı , tutuşsun bedenin  yansın tüm pervaneler aşkın dansına kalkarken yüreğin  , gözlerine yıldızlar karışsın kaderin saçlarını örerken bakışlarında … içinde ki korkuyu nefesinde  tut fenerler  yol gösterirken  denizcilere ..  deniz üşemeye başlayınca  sabah çiğ damlasını  düştürdüğünde gül  yüreğinin dikenine , senden uzakta olan  bedenimin  buzulların da yangınlara  yer açılır ….
Dinlenir ruhum  bordo denizlerime düşen bir bulutun gölgesinde ,, sonra ne varsa sana ve aşka dair  kundaklayıp  bir şişenin içine koyup ağzını sıkça kapayıp  bırakırım  gözlerinde ki ıslaka denizlere usulca bedenlerimiz ayrı olsa da yüreğine ulaşır ümidi ile ….

9 Şubat 2020 Pazar

ben kavuşmayı bilmiyorum ki


Ayrılık düştü ,
Kalemime ,
Özlemini yazamam ki,
Uykuya dargın gözlerimde ,
 seni düşleyemem ki,
ayrılığı ,özlemeyi
düşü , düşlemeyi
yazmayı. karalamayı,
sevmeyi , nefret etmeyi
falanları  filanları az çok bilirim
yazarım haklarında bir şeyler kendimce
kavuşmayı hiç bilmiyorum ki,
yazamam ki,
sisi , denizi
rüzgarı ,fırtınayı
feneri ,martıyı
sirenleri , deniz kızlarını,
Poseidon’u bilirim az çok
Yazarım bir şeyler kendimce
ama limanlar nerede bilmiyorum,
çıktığım seferlerden hiç limanlara  ulaşamadım ki,
yazamam ki,
ateşi bilirim
yanmayı
kül olmayı , rüzgarda savrulup  yok olmayı
pervane olup kendini aşk için feda etmeyi
bilirim,
yazarım haklarında bir şeyler kendimce
yakmayı bilmiyorum,
ben hep yandım hiç

 yakmadım ki
yazamam ki
kara sevdayı bilirim
kara sevdanın karasına hasret dokumasını
yollara vurup sevdayı
yol üstü çeşmelerinde
heybemde sevda türküleri
biriktirmeyi bilirim ,
yazarım bir şeyler kendimce.
umut içinde vuslat hiç gelmedi,
düştüğüm yollarda kayboldum,
hiç varamadım sılaya ,
vuslatı, sılayı,
bilmeyen nasıl yazar kavuşmayı,
ben kavuşmayı bilmiyorum ki
yazamam ki…………………..

5 Ağustos 2019 Pazartesi

Unutmamalı ki hayat tezatlar ile anlamlı

İnsanın yüreği  okyanus kadar  engin ve derin iken , neden çok az kişi  sürekli ikamet ediyor..  sanıyor ki insan her selam verip oturan kişi hep kalacak.. boş uzun ıssız yollar da ki dinlenme tesisleri gibi az kişi uğruyor , uğrayanlarda  bir çay içimliği durum allahaısmarlardık  hayırlı  işler demen çekip gidiyor , insan yüreğinde  öyle  az  kişi geliyor ki  gelenlerden  çok daha fazlası bir veda bile etmeden çekip gidiyor sessizce


Belki de yaşamak için çiçeğin özünü emen tohum gibi insan da yaşamak için konuk olduğu yüreklerden besleniyordur, yüreğin beslediği aşkı , sevgiyi, umudu emip yerine hayal kırıklığını, umutsuzluğu , yanlığı ve ayrılığı bırakıyordur. Tohuma  özünü veren çiçeğin solması gibi….her insan aşkı , sevgiyi yaşamayacağına göre  herkesin aynı anda mutlu olma imkanı olmadığına göre , bir aşk ateşi ile yanarken , uzakta bir yüreğin ayrılığın soğuk rüzgarında titremesi gerekiyordur….
Masallar  gibi her masal  mutlu son ile biter gibi görünse de , prenses , beyaz atlı prensin atının terkisinde gün batımına yol alırken diğer  tarafta  sözde kötü cadı  hayatı boyunca mutsuzluğu yaşıyor . onların mutluluğu  cadının mutsuzluğundan besleniyor..
Yağmur duasına  çıkan kişi yağmurdan sonra kalacak olan çamuru yada sel taşkınını da göze almalı değil mi.  Denize açılan kaptan  nasıl limana varmayı hayal ediyorsa , fırtınayı ve  hatta  batmayı da  hayal edebilmeli tüm hayatım boyunca  öğrendim bir şey  var ise oda….
İnsan sevgiyi istiyor ise nefreti , sılayı istiyor ise vuslatı, mutluğu istiyorsa , hüznü ,kavuşmayı istiyorsa  ayrılığı da göze almalı…
Unutmamalı ki hayat tezatlar ile  anlamlı , nasıl ki gece ve gündüz bir biri ile anlamlı ve fark edilebilir , hayat da  her şey tezattı ile anlamlı ve fark edilebilir …
Ve en önemli öğrendim ise  oturup konuşabileceğin insandan çok yanında susmayı  öğrenebileceğin suskunluğu paylaşa bileceğin birini bulmalı….