Özlemimin ortasında bana bakar sert bir asker asabiyeti
ile senli anılar …
Hayal de öptüğüm dudağının tadını vermeyecek biliyorum hiçbir öpmek.. sabaha kadar ayırmadığında bile dudağımı dudağında . çünkü hiç. Bir Zaman hayalindeki hasretle öpmedim dudaklarını .
oysa Dudağıma öyle yakışırdı ki dudağın … Yalnızlığımın yanına yakıştığı gibi
hayalinin …
Şimdi ise ne yalnızlığım ne hayalin nede sen varsın ….
Soğumasından korktuğum şekersiz demli çayım ile dudağımı teselli ediyorum
sıcaklığın da ..arka sokaklarda kuytularda
kendilerince büyümenin erkek olmanın simgesi tek dal birinci sigarasını
elden ele dolaştıran çocuklar ile
boyunda kıdemli kravatı ile
dolaşan bir memur memuriyetinin sonuna yaklaşması arasında bir yerdeyim.. hiç bir
yere çıkmayan yolun kenarında oturum
mola vermiş gibiyim ,ayaklarım ağrıdığı
için değil yol bitmesin diye ……
Ölüm ile doğum
arasında uzun ince bir yolda seyrüseferdeyim ..bu seyrüsefer yaşamak biçimidir
yoksa ölmek midir yavaş yavaş… her yola çıkan bir yere gider mi yoksa uzun
bir suskunluk içinde geri döner başladığı yere … ben ne gidebildim ne de
gelebildim, tam ortasında kalakaldım . şimdi
düşünüyorum da neden kimseye iyi
yolculular demediğimi daha iyi anlıyorum .her yola çıkan yolcu değildir ve her
yolcu isteyerek çıkmaz yolla zira çoğu yolculuk zaruri intikalden başka bir şey
değildir. Sanırım hep bu yüzden yolun açık açık dedim tüm yolculuğa çıkan tanıdıklarıma…
Ve….. tüm yolcuklarımdan öğrendiğim
bir şey var her yolcukta yüreğin
bir köşesi yanar ama sevinçten yanar ama hüzünden ama geride
kalana duyacağın özlemden bir şekilde bir köşesi yanar her yolcukta yüreğin .. kısacası her yolculuk bir yürek yanığıdır…….