Bırak beni gideyimm
Denizlere
Ben gidemezsem
Gül hasret kalır bülbüle
Ferhat küser şirin ‘e
Bırak beni gidem denizlere
Deniz sevdalısıyım ben
Acı kokan ayrılıklardan yüreğime aşklar boşaltırım
Denizleri düşlemekten çöllere döndü gözlerim
Bırak beni denilzere gideyim
Bende gideyim ki
tutuşsun
Mecnun’un ayak bastığı çöller
Ben gitmezsem
Kafiyesiz kalır aşka atvedilen şiiler
Doluşunca gözlerime sintine artığı duygular
Gitme vakti gelmiştir bilirm
Bırak beni gideyim denizlere
Ben gidemezsem
Söner aşıkların yüreğinde ateş
Gözyaşı kokusnda denizi görmek
Bu nereye kadar böyle
Bırak beni gideyim
Kırgın kalmasın ellerim kalemlere
Eskisi gibi özlemleri anlatayım şiirlerde
Ben gitmezsem
Susuz kalır şehitler kerbaleda
Yaz günü kar yağar dağ başlarına
Bırak beni
Gökkuşağında çiçekler açsın zemheride
Aşkın bir diğer adı özlemektir
Aşık olmak aşka özgürlüğünü vermektir
Bırak beni gideyim
Kendimi kaybettiğim de bulduğum denzilere
Ben gitmezsem
Unutulur Tahir ile Zühre
Vakitsiz gelir sonbahar
Kozasından çıkmadan ölür kelebekler
Bırak beni gideyim
Kerem vazgeçmeden Aslı sısından
Daha önce söylemişitm
Deniz sevdalısıyım ben
kopmadan içimdeki fırtına
yüreğim sende kalsın
bırak gideyim
ben gitmezsem
Nazım bakamaz kız kulesine
elini sokup denize
mapushane duvarlarına yazar şiirlerini
bilemezsin ki
dokunmadan gözlerimdeki denizlere
ben gitmezsem
dönmez göçmen kuşlar
taht kurar sevelerin otağına ayrılıklar
ben aşkın ustasıyım
ben gideyim ki çoğalsın aşıklar
yetişsin yeni Kayslar , Ferhatlar
aşk zaman ve mekanı aşıp
ulaşsın her dem yüreklere
ben gitmezsem
aşk esir düşer zamana
yenilir
birak beni gideyim denizlere
sürüden ayrılan koyunu kurt kapar
balık sudan çıkarsa ölür
ne kurta at beni ne susuz bırak
ben gitmezsem
güle dikenler batar
Rumi Şemsi aramayı bırakır
Tüm kalpler viran olur yıkılır
Bırak beni gideyim denizlere
Ben gideyim kii
Aşka kanatlanıp yansın Pervane
Mevlana kavuşsun Şems’ine
Ben gitmezsem
Aşıklar divanında yüzüm yere düşer
Kelimeler dilimde dağ olup yığılır
Dudaklarım küser dilime
Bırak beni gideyim sevdalısı oldum denizlere
Ben gidersem
Hızır yoldaşlık eder Musa’ya
Duaya kalkan elller gibi
Kızıldeniz açılır
Ben gitmezsem
Yusuf atılı kalır kuyuda
Hakk ‘a kavuşamaz Züleyha
Yakup kalır ama
Bırak beni gideyimm denizlere
Söylemişmiydim ben deniz sevdalısıyım
Korkma uzak kalrım diye
kıtalar okyanuslara aşsamda uzak değilim
Ben hep yüreğinin attı yerdeyimm
hürriyet
21 Aralık 2012 Cuma
14 Aralık 2012 Cuma
TUZLU AŞK
TUZLU AŞK
Güneşe yakın
uçardım
İkarusun
gölgesi düşerdi kanatlarıma
Okyanus
dolduruyorum avuçlarıma
serpiyorum burnuma gelen yanık aşk kokusuna doğru
serpiyorum burnuma gelen yanık aşk kokusuna doğru
Gün dönerken
geceye
Dolunay
lanetli leke olup asılır gözlerime
Son
düştü gördüğüm
Suskunluğunda
ellerim yağmur toplar
ellerim yağmur toplar
Bordo
denizlerimden
Kırık bir
yakamoz yansımasıydı
Tebessümünde
görünen
Unutulmuş
bir limanda
maviye sarılı bir aşk yatar
maviye sarılı bir aşk yatar
Denizin
koynunda
Tuzlu bir
aşk demir atar
Dudağımın
kıyısını öperken
Titrek
dudakların
gelmekten yana kaygım yok yanlızğına
gelmekten yana kaygım yok yanlızğına
Her gelmek
daha zor bir gidişe gebe olmasa
iki yanlızlıktır belkide asıl yaşanması gereken
iki yanlızlıktır belkide asıl yaşanması gereken
Düşlerin
koynunda
Yorgun yürek
yağmalanmış bir denize bakar
ve susar
Yorgun yürek
yağmalanmış bir denize bakar
ve susar
İçinde isyanlar
ayaklanırken
peki sen ne kadar su(S)arsın
bende ki sana bakarken gözlerin
ben denizin en sakin anlarından korkarım bilirisn
peki sen ne kadar su(S)arsın
bende ki sana bakarken gözlerin
ben denizin en sakin anlarından korkarım bilirisn
Heran bir fırtına gebedir diye
korkuyorum şimdi kalemim suskunlundan
korkuyorum şimdi kalemim suskunlundan
İçimdeki
isyanın başkaldırşına sebeb olur diye
Ey tuzlu
kokusuan sevdalandım deniz
Koyunda
yatan aşkın tuz tadını bırak yüreğime
tek kanadı yanık pervane gibi
tek kanadı yanık pervane gibi
Yalpayarak
uçuyorum aşkın narına
Gözlerimdei
ateş böcekleri sönerken
sen sesini ört şiirlerimin üstüne sevgili
tuzlu bir aşkın sözleri düşer
gül yaprağına bülbülün dilinden
güneş güne el sürerken
yüreğimde aşkın kokusu
gözlerimde soluyor bordo denizlerimin rengi
düşerse gözlerinden tuzlu bir aşk
duyarsan gül yaprağının yere düşerken figanını.
ve görürsen yüreğimdeki bordo denizleri
ozaman bilki sevgili özlemişimdir seni
sen sesini ört şiirlerimin üstüne sevgili
tuzlu bir aşkın sözleri düşer
gül yaprağına bülbülün dilinden
güneş güne el sürerken
yüreğimde aşkın kokusu
gözlerimde soluyor bordo denizlerimin rengi
düşerse gözlerinden tuzlu bir aşk
duyarsan gül yaprağının yere düşerken figanını.
ve görürsen yüreğimdeki bordo denizleri
ozaman bilki sevgili özlemişimdir seni
9 Aralık 2012 Pazar
Gözüm ama olmuş hayalinden başka
birşey görmez dilim lal olmuş aşkından başka bir şey söylemez hazanda
mevsimindeyim ömrüm dökülüyor tel tel
ben yanlızlığa seni anlatırken gel
uykusuzluğa sürgün bir gecenin kenarında duruyorum, kavuşmalarımızı hayal ediyorum yaşanmışlıkların üstünü karalayıp kursağımızda takılı kalmış yaşanmamışlıklarımız çerçeve içine alıyorum kırmızı kalemle özlemini dolanmışken şiirlerime
ben yanlızlığa seni anlatırken gel
uykusuzluğa sürgün bir gecenin kenarında duruyorum, kavuşmalarımızı hayal ediyorum yaşanmışlıkların üstünü karalayıp kursağımızda takılı kalmış yaşanmamışlıklarımız çerçeve içine alıyorum kırmızı kalemle özlemini dolanmışken şiirlerime
.
Özlemin ardından kalan hüzündür yüreğime
zamanın bahişiş olarak bıtaktığı., yorgun saatler gözlerini kapayıp hazırlanırken sukuta sen sarılıp bir
uykuya iliş gözkapaklarıma ve usulca
sokul düşlerime
.tadını
çıkar benimle bir bekleyişin ruhlarımız
aşk dansına kalkmışken.yağmur olup düş benimle
hayat denen ırmağın sularına ve akalım bir ömrün yitik sevadalarına..her
sabah gün doğumlarında aşkını içtim
içimin yangını söndürsün diye her gece
susadım aşkına ellerim dokunurken
yokluğuna
üçgündür yağmur yağıyor durmadan saçakların altına gizlenen kuşları seyrediyorum penceremden bir özlem yangını başlıyor sensizliğe yüz süren nefesimin hüzün kokan ahından ve bir fırtına kopar yüreğimin bordo denizlerinde bin parçaya bölünür sana yelken açan gemilerim . Bir buse olup nefesini dokundur nefesime uykuların ayaklanmadan kaç gel firari gecelerime
üçgündür yağmur yağıyor durmadan saçakların altına gizlenen kuşları seyrediyorum penceremden bir özlem yangını başlıyor sensizliğe yüz süren nefesimin hüzün kokan ahından ve bir fırtına kopar yüreğimin bordo denizlerinde bin parçaya bölünür sana yelken açan gemilerim . Bir buse olup nefesini dokundur nefesime uykuların ayaklanmadan kaç gel firari gecelerime
. avuçlarıma düşen yağmur olur
damla damla içeyim seni ,uyku olup yaslanayım gözlerine düşlerine düş süreyim şiirler kayıp giderken özlemin
koynuna .sıkıca sar yüreğimi hapset
göğüsüne
uykusuz gözlerime seni arıyorum kendini arıyan Yunus misali bitmez tükenmez arayışların bekleyişlerin içinde ,yitik kavuşmaların rehin kaldığı ayrılığın dehlizlerinde aşkını duvarlara centik atan bi mahkumum
özlemine pranganlamış kalemimi , özgürlüğüne kavuştur dudaklarınla dokunurken dudaklarıma dindir yüreğimde ki fırtınaları gözlerinin kıyılarına süzülen kutsal su ile parçalanmış gövdemi toparla kurduğun aşk cümleleriyle
baharları yağdır hazana dönen ömrümün üstüne gül yüreğinle
uykusuz gözlerime seni arıyorum kendini arıyan Yunus misali bitmez tükenmez arayışların bekleyişlerin içinde ,yitik kavuşmaların rehin kaldığı ayrılığın dehlizlerinde aşkını duvarlara centik atan bi mahkumum
özlemine pranganlamış kalemimi , özgürlüğüne kavuştur dudaklarınla dokunurken dudaklarıma dindir yüreğimde ki fırtınaları gözlerinin kıyılarına süzülen kutsal su ile parçalanmış gövdemi toparla kurduğun aşk cümleleriyle
baharları yağdır hazana dönen ömrümün üstüne gül yüreğinle
Gözlerinde ki şebnemler yeşertsin gömlümde çöle
dönen vahaları ben zamanın
karanlık sularında sana uğramayan limalara
gözlerim kapalı rotalar çizerek
seyir eden bir denizciyim puslasını gözlerinin kutsal sularına düşürmüş
5 Aralık 2012 Çarşamba
Hayatın karmaşasında yağmalandı düşlerim
Maviyi yitirmiş
deniz ,ruhumda asi fırtına
titrek med cezirler tahta iskelelerin babalarına
yanlızlığım küflenir zamanın koynunda
buzkıranı yıpranmış bir gemiyim gidiyorum kutupalara
yüreğimin çatlaklarından sızıyor özlem
dudaklarıma gebedir iskanyakar bir sitem
Hüzün damlıyor çatılardan, damarda sitem
Yalnızlık türküsü dillerde, ömürdür ah biten.
Yorgun gözlerimin kapı aralığından baktım gözlerine
kaçak anılar, dolanmış ellerime
umudum kendini yenilendikçe özlemler asıyorum şiirlerime
aşk olup yağıyorum gözlerindeki ıslak denizler dökültüçe içime.
Silinmiş hayallerin ürkek bakışları gözlerimde
zaman sıratıma basarak ,ilerliyor gecen günlerin içinde
bölünmüş umutlarımı topluyorum baş ucuma
gözlerim kapanmaya hazırlanırken hayata.
eski mutluluklarımı giyiyorum yaşlandıkça büyüyen hüznümün üstüne
titrek med cezirler tahta iskelelerin babalarına
yanlızlığım küflenir zamanın koynunda
buzkıranı yıpranmış bir gemiyim gidiyorum kutupalara
yüreğimin çatlaklarından sızıyor özlem
dudaklarıma gebedir iskanyakar bir sitem
Hüzün damlıyor çatılardan, damarda sitem
Yalnızlık türküsü dillerde, ömürdür ah biten.
Yorgun gözlerimin kapı aralığından baktım gözlerine
kaçak anılar, dolanmış ellerime
umudum kendini yenilendikçe özlemler asıyorum şiirlerime
aşk olup yağıyorum gözlerindeki ıslak denizler dökültüçe içime.
Silinmiş hayallerin ürkek bakışları gözlerimde
zaman sıratıma basarak ,ilerliyor gecen günlerin içinde
bölünmüş umutlarımı topluyorum baş ucuma
gözlerim kapanmaya hazırlanırken hayata.
eski mutluluklarımı giyiyorum yaşlandıkça büyüyen hüznümün üstüne
Hayatın
karmaşasında yağmalandı düşlerim
Aşklar içinde güneşin ilk ışıkları ile gülerek uyanırdı yüreğim
şimdilerde
yüreğimi geceye asar
aşklarımı şiirlerime yaslarım
20 Kasım 2012 Salı
Hayatın karmaşasında yağmalandı düşlerim
Maviyi yitirmiş deniz ,ruhumda asi fırtına
titrek med cezirler tahta iskelelerin babalarına
yanlızlığım küflenir zamanın koynunda
buzkıranı yıpranmış bir gemiyim gidiyorum kutupalara
yüreğimin çatlaklarından sızıyor özlem
dudaklarıma gebedir iskanyakar bir sitem
Hüzün damlıyor çatılardan, damarda sitem
Yalnızlık türküsü dillerde, ömürdür ah biten.
Yorgun gözlerimin kapı aralığından baktım gözlerine
kaçak anılar, dolanmış ellerime
umudum kendini yenilendikçe özlemler asıyorum şiirlerime
aşk olup yağıyorum gözlerindeki ıslak denizler dökültüçe içime.
Silinmiş hayallerin ürkek bakışları gözlerimde
zaman sıratıma basarak ,ilerliyor gecen günlerin içinde
bölünmüş umutlarımı topluyorum baş ucuma
gözlerim kapanmaya hazırlanırken hayata.
eski mutluluklarımı giyiyorum yaşlandıkça büyüyen hüznümün üstüne
titrek med cezirler tahta iskelelerin babalarına
yanlızlığım küflenir zamanın koynunda
buzkıranı yıpranmış bir gemiyim gidiyorum kutupalara
yüreğimin çatlaklarından sızıyor özlem
dudaklarıma gebedir iskanyakar bir sitem
Hüzün damlıyor çatılardan, damarda sitem
Yalnızlık türküsü dillerde, ömürdür ah biten.
Yorgun gözlerimin kapı aralığından baktım gözlerine
kaçak anılar, dolanmış ellerime
umudum kendini yenilendikçe özlemler asıyorum şiirlerime
aşk olup yağıyorum gözlerindeki ıslak denizler dökültüçe içime.
Silinmiş hayallerin ürkek bakışları gözlerimde
zaman sıratıma basarak ,ilerliyor gecen günlerin içinde
bölünmüş umutlarımı topluyorum baş ucuma
gözlerim kapanmaya hazırlanırken hayata.
eski mutluluklarımı giyiyorum yaşlandıkça büyüyen hüznümün üstüne
Hayatın karmaşasında yağmalandı düşlerim
Aşklar için güneşin ilk ışıkları
ile gülerek uyanırdı yüreğim
şimdilerde
yüreğimi geceye asar aşklarımı şiirlerime yaslarım
12 Kasım 2012 Pazartesi
ANTİK SEVDA
ANTİK SEVDA
Antik sehirler
vardır hani asırlardır saklı
kalırlar toprağın altında , eğitimli bir elin hummalı çalışmaları sonunda tekrar
günyüzüne çıkar , benimde yüreğimib amarlarına sakladığım antik duygularım vardı senin gözlerin yüreğime değipte günyüzün
cıkarana kadar gül yüreklim.antik aşkımsın sen benim ben daha yaratılmadan
yüreğime saklanan seni buldukdan sonra
gün yüzüne çıkan .
Şair yüreğime
düşer kalemimin zulasındındaki saklı
sözcükleri resmetmek.öyle bir dokun
ki sevgili yüreğimdeki antik sevdaya yanlızlığım
kırılsın bin yerinden .arsız hasretler
dolanır gözlerimin ucuna şiirler
isyan ederken sensizliğe .eskimiş ömrümün , doğmamış aşklarını sürüyorum sırını
yitirmiş aynalarda silinmiş süretimin üstüne
Sensiz mitolijik bir hikayede kayıp bir
kentim dünyanın sonunda her sabah
zaman kendini yeniledikçe saklanır aşk yüreğimdeki antik kentlerin dehlizlerine . tüm bencilliklerden uzak bir
özlem giyindir soyunmuş benliğimin
üstüne sevdanın ruhunu işgale
hazırlanırken ihanetler ..
Yüreğime
vur dilindeki parçalanmış sözcükleri , yanlız aşklar hasret dokur
gönlün derhagında, ayrılık bir ağıt olur
okuyamazsan yazılmayan
sevdanın mektubunu. Yüreğim taaf ederken yüreğini gözlerin gelip durursa gözlerimin önünde o an kül olsun bedenim gözlerinin od unda
asi bir denizim fırtanıyı giyinmiş poseidona meydan okuyan bir isyanım içimdeki tük saklı kentleri yakıp yıkan . ömür biter musallaya konur beden , bir ağıt kanat çırpar semaya, antik aşklarım çıkınca gün yüzüne hükmedemem özleme ayrılık bir korsan olup bayrağını açar asi denizlerimde.
asi bir denizim fırtanıyı giyinmiş poseidona meydan okuyan bir isyanım içimdeki tük saklı kentleri yakıp yıkan . ömür biter musallaya konur beden , bir ağıt kanat çırpar semaya, antik aşklarım çıkınca gün yüzüne hükmedemem özleme ayrılık bir korsan olup bayrağını açar asi denizlerimde.
Gül
yüreklim kanar gülüşlerim gözlerin değdikçe sevişir
elbet zamanı gelince
doğmamış aşklarınla antik
aşklarım yıldızlarda .bu satırlar sensizliğin hatrına yazılır ince ince ,
kırılrı kalemim özlemin düşlerimden sekince .vurur hayalin gecenin
bir vaktinde gözlerime .
Denizini yitirmiş
bir dalgayım arsız fırtnalarda
Gel bu beni döküntüler kıyısında
okyanusu dinlerken bir Deniz kabuğunda
buzulun içinde
yandım çoğu zaman
özlem nasıl biter
yanlızlık tırmanırken ruhumun
a(ğ)rılarına
9 Kasım 2012 Cuma
denizler yağar göğüsümdeki yangının üstüne.
AşkımIzın
sınırsız denizinİN kuşattığı bir ada
bullalım
Yürekelerimizi
sere serpe serelim altın sarısı
kumlara
Bordo bir
aşk kuşatmışken bizi
El
sallayalım ufukta görünen aşıklara
düşler ekiyorum gece sürdüğün uykularına ,uykusuz gözlerimden .gül yüreğinden gül kokuları yolla katransı gecelerimin hicran düşen yanlarına .aydınlat gözlerinin ışığı ile gözlerimdeki karanlığı sevgili.
Yanlız seni
yazmaya niyetlenen kalemine gönder sesindeki
aşk namelerini uzakta olsakta yan yana yüreklerimiz, tüm denizlerim çöle dönerken biz düşlerin yağmur ormanlarında dans ediyoruz yağmur perileri ile.
Hayallerini
bordo denizlerimin üstüne savursam iki
aşkımın özlemini hayalini
birleştirsem seni her hayal ettiğimde
bordo denizlerimi özlesem , bordo denizlerimi her hayal ettiğimde seni özlesem.
Gördüğün her
düş seni benim gecelerime getirse ve gördüğün ilk kişi ben olsam gözlerini açtığında güne ama sen benim gördğüm son kişi ol
gözlerimi hayata kapadımda sevgili.
uzak olmakta güzel düşünce şöyle herşeye herkese özlemle sevgiyle bakmak senden birseyler aramak herkeste , herseyde senden birseyler bulmak herkesi ve herseyi sevmek sendeki aşkın ve özlemin hatrına ( YUNUS un sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz dediği sey bu olsa gerek bence sence?)
ne renk düşlerinin rengi benim düşlerim ve özlemlerim kah mavi olur kah bordo tıpkı yüreğimdeki denizler gibi bazen mavi çalar bazen bordoya . sanarım insanın yüreği ne renk ise özlemleri düşleri aşklarıda o renk oluyor sahi senin yüreğin ne renk ? gül yürekli sevgili
yanlzığımın
yangınlarında büyür yatağımdaki sensizlik tütün tiryaki dudaklar
gibi hayalinin sarıllışlarına sığınır
dudaklarım titrek donuşlarla aşkın
gülleri açarken ellerimde ,denizler
yağar göğüsümdeki yangının üstüne.
ehlileştir yüreğimde doludizgin koşan yılgı atlarını mavi çalan dokunuşlarınla ,yüreğimin bozkırlarını fethet ehlşetirip dizginlediğin yılkılarımın sırtında şaha kalkarken aşkın satır sonlarımda .sana gelen özlemlerimi hapset dudaklarında ben geldiğimde öpüşlerinle değişmek için dudaklarımızın buluşmasında her gun yeni bakir özlemler doğuyor yangın ormanlarımın zemininde aşkına göz kırpan.
26 Ekim 2012 Cuma
aşk sözcüklerini dizdim sıraya rus rületi oynuyorum
uzaktan bakıyor denizlere dalgın gözlerim
Öksüz özlemlerim
Sonu mutlulukla biten tüm masallarım yağmalanmış
Şiirler saklıyorum ayrılığın kanatdığı yüreğimin zulasına
Üşüyor ellerim
kalemim düşüyor ağır yaralı satır
sonlarına
Tamamlanmamış seyrler biriktiryorum yüreğimin denizlerinde
rotalar çizerken gözlerimden gözlerine
rotalar çizerken gözlerimden gözlerine
Çürümüş bir kızaga
çekilmiş bir tekne gibi bedenim yorgun
Gel ellerinle onar
çürüyen yanlarımı
Midye olmak istiyorum
bazen
Nasılki yapışır kayalara teknelerin gövdesine
Bende öyle yapışmak
istiyorum sol yanna hiç ayrılmamak için
yüreğinden
Yılın bu zamanından mıdır
hüzne kapılışım
Yaprakalrın yava yavas
sarıya dönmesinden midir
Dağ bası yanlızlığıma kar
yağmasından mıdr
Hani akan su buz tutmazdı
Bordo denizlerime
akan tüm nehrlerim buz tutu
bu güz yağmurlarının ne sorunu var benle
neden yağmaz benim gözlerime
uykusuz gözlerimden gözlerine sürdüğüm
yorgun düşlerimi kirletme uykunun umarısızlığı ile
uykusuz gözlerimden gözlerine sürdüğüm
yorgun düşlerimi kirletme uykunun umarısızlığı ile
gözyaşlarında akla yada bir zarfa koy ve geri yolla gözlerime
ayrılığın yakası olsada yapışsam yakasına
ayrlıktan ayrılmayınca
belki sevgiliden de ayrı kalınmaz
cenneti görürken cehennemde
olmak nasıl bişey
sence bu mu
sevgili seni görüp dokunamak
sevip kavuşamamak mı
aşk sözcüklerini dizdim sıraya rus rületi oynuyorum
hangisine denk
gelirse siliyorum
aşk lügatımdan yenilerine
yer acılsın diye
10 Ekim 2012 Çarşamba
Odamın duvarında
uzaklara bakan bir resimdir
hayalin .oysa bir ses olmanı isterdım
odamın duvarlarında yankılanan çayım
bittiğinde bir daha istermiisin diyen , bir el olmanı isterdim özledim
yüreğimi avuçlarına alan
Hayallerimin
sesili denizlerinde seyrederken
düşlerim fenerim olmanı isterdim düşlerime yol gösteren.gözlerindeki yağmurlarla
sua sensizlkte çatlayan
dudaklarımı.
Bordo
denizlermin son bulduğu bir kıyıda tut
hayallerimin ellerinden ve içime
çekeyim iyot koksuyla yüreğinin gül
kokularını gül yüreklim .
tüm denizlerim buz tutmuş sanki ,hayallerimin gözleri kapalı yüreğim ateşler içinde içinde
tüm denizlerim buz tutmuş sanki ,hayallerimin gözleri kapalı yüreğim ateşler içinde içinde
İken
bedenim ölü kadar soğukk uzuvları dökülen cüzzamlı bir hasta gibi bir bir dökülür hayallerim sensizliğin üstüne
Senli
düşler topluyorum gecelerime korsan yatağı
koyların koynundan .aşk bir ateşse
, özlemek o ateşi su niyetine iftar vakti içmeye benziyor
sevgili.anlamadığım ne biliyormusun gül yüreklim özlemin güneşi yakacak kadar sıcakken yokluğun ölümü bile üşütecek kadar nasıl
soğuk olur
uyanıkken gördüğüm gözlerime dokunan bir düş ol
sokul gecelerime ve kokla beni
annesini koklayan bir yavru gibi
sar beni mutluluğa kolarınla, baktın tüm
bunları yapmak zor geliyor ozaman bir
ağrı ol süreyim devalarımın zirvesine ,yangın ol yağmur gibi yağ gönül bahçeme , korsan ol yağmala sana
yelken acan gemilerimi , fırtnalı
bir deniz olup döv sahilde sana kavuşmayı bekleyen adı özlem olan kayımı.
sustuğum yerden sen başla konuşmaya sesini sesizliğimin üstüne ört ,, uzat ellerini yüreğime ve sök içindeki yanlızlığı gözlerini bırak gecelermin başucuna
sustuğum yerden sen başla konuşmaya sesini sesizliğimin üstüne ört ,, uzat ellerini yüreğime ve sök içindeki yanlızlığı gözlerini bırak gecelermin başucuna
5 Ekim 2012 Cuma
yüreğimi yokluğuna sakladım sevgili
yüreğimi yokluğuna sakladım sevgili
Gecenin karanlığını arşınlıyorum ,yanlızmın kalabalık sokaklarında volta atıyorum bir aşa bir yukarı ne avreyim , nede dalgın sadece yürüyorum yokluğuna sakladığım kalbimi bulabilmek için
Dikenlerin üstüne konan kelebekler gibi eğrelti duryor kavuşmalarımız, ayrlığa alışkın ellerim yokluğuna nakşeder şiirleri .gül yüreklim sanki rezervasyon ettiğin bir resturanta yerini başkasıan vermişler ayakta kalmış gibiyim yanına gelip sarıldında boynuma .
Denizlere sevdalı yüreğimde okyanusları yakarım bakışlarında yüreği sevgiye nakışlı YUNUS misali kırkların dua kalkan elleriyle nakışlıyorum bende yüreğimi aşkına .gözlerinde denizleri kuratayım öpüşlerimle bırak çöl olsun ummanların .bazen öyle özlüyorum ki MUNZUR aşkına pencerene gelip seni bir yüz görümlğü görüp gitmek istiyorum (gül yüreklim bilirmisin munzurun hikayesini unuturma anlatayım bir gun )
hangi denizin mavisi saklı gül yüreğinin şebnemlerinde ayrılığın bir adresi varmı ayrılığa yazılmış mektupları gönderceğim.ben aşkın sen koydum gül yüreklim hint fakirleri gibi çvili bir yatağa uzanmış yatıyor gönlüm , yüreğinin koksunu almdan uyumamak için ben yüreğimi yokluğuan sakladım sevgili .anla yokluğunun bende ne ummanları beslediğini ,bülbülün gül dalında suskunluğudur bakışlarımıyüreğinden kaldıramayışım. düşlerim ölüm soğukluğu gözlerime çığlar düşer , yüreğim sensizlikte sendeleyim düşer aşkın damarlarımda dolanır yakar ateş olup ruhumu zaman acımasızca gecerken ömrümün üstüne basıp sensizlikle ilgili birşey sorma bana
hangi denizin mavisi saklı gül yüreğinin şebnemlerinde ayrılığın bir adresi varmı ayrılığa yazılmış mektupları gönderceğim.ben aşkın sen koydum gül yüreklim hint fakirleri gibi çvili bir yatağa uzanmış yatıyor gönlüm , yüreğinin koksunu almdan uyumamak için ben yüreğimi yokluğuan sakladım sevgili .anla yokluğunun bende ne ummanları beslediğini ,bülbülün gül dalında suskunluğudur bakışlarımıyüreğinden kaldıramayışım. düşlerim ölüm soğukluğu gözlerime çığlar düşer , yüreğim sensizlikte sendeleyim düşer aşkın damarlarımda dolanır yakar ateş olup ruhumu zaman acımasızca gecerken ömrümün üstüne basıp sensizlikle ilgili birşey sorma bana
Özleminde aşkını büyüttüğüm sevdam yokluğuna söyelecek öyle çok sözlerim varki gel dudağındaki bir çatalağa serpeyim şiirlerimi gözlerinden okyanuslar hayatbulup akarken .kalbinin atışlarını yolluyorumsatır aralımda ve yüreğini saklıyorumm kalp atışlarıma
Munzur efsanesi 1
Derler ki, çok eskilerde bugünkü Tunceli ili Ovacık ilçesine bağlı Koyungölü Köyü civarında yaşayan bir ağanın işlerini yapan Munzur adında bir yanaşması varmış.Hızmette hiç kusur etmez çok becerikli ve başarılıymış. Ağanın bir dediğini ikiletmez, çobanlıkta tutda tarla tapan işlerine koşar, çift sürdüğü öküzlerin, iş gördüğü atların bakımını, beslemesini hiç aksatmaz, işine toz kondurtmazmış.Bağlılıkta, doğrulukta eşi bulunmaz, hiç bir canlıyı incitmez, hızmetinde kusur etmezmiş…
İş gördüğü atların, sabana koştuğu öküzlerin, Sütünü sağdığı koyunların otunu, yemini, suyunu vermeyi unutmaz en iyi bakımı uygularmış; Hayvanları hiç incitmez kışın ahırda rahat etsinler diye altlarına yumuşak samanlar serer, tımarlarını tamamlar, yere yattıklarında yanlarını acıtıp acıtmadığını denetler önce kendisi yatar bakarmış. Onları gözü gibi korurmuş… Bu tutumundan ötürü ağası da kendisinden çok hoşnutmuş.
O yıl yağışlar bol olmuş, toprak verime kavuşmuş, tarlalar tahıla durmuş.Harman zamanı ambar buğdayla dolmuş, Bahçeler, bostanlar meyveye durmuş.Koyunlar çift çift kuzulamış. Bu verim ve bolluk ağanın yüzünü güldürmüş.Sonuçta Munzur´un ağası hacca gitmeye karar vermiş. Yola çıkmadan önce de Munzur´u çağırtmış:
Bak oğul, yaşım erişti. Allah da verdi vereceğini. Hacca gitmek kaçınılmaz oldu artık. Evi barkı, malı mülkü, çoluk çocuğu sana emanet edip gideceğim. Sana güvenim tam, gözümü arkada bırakma, hızmetinde kusur etme. Beni mahçup etme, diyerek hanımına gidip helallık dilemiş…
Hatun ayrılık bir çeşit ölüm, gidip dönmemek de var. Hakkını helal et. Munzur´un kadir kıymetini bilesiniz, üzmeyesiniz, herkesten hellalık diliyerek Allaha emanet olun deyip yola düşmüş…
O zamanlar hızlı taşıtlar yokmuş, hac yolculuğu aylar sürermiş. Derken ilden ile geçip varmış kutsal topraklara.
Aradan günler geçmiş, ağa hacda iken, ağanın hanımı Munzur´u çağırıp bak oğul taze helva pişirdim, kulakları çınlasın ağan bu helvayı çok severdi, onu hatırladım ve onun için yaptım, senin payını da ayırdım diyerek sahana helva doldurup Munzur´a verirken derinden bir iç çekmiş ve ah ah ah keşke şimdi ağan da burda olaydı, demiş.
Bu erinmeye dayanamayan iyi kalpli Munzur: Hatun Ana, siz o helvadan ağamın payını sahana koyun. Varıp vereyim, demiş. Hatun Ana öneriyi Munzur´un saflığına saymış: Canı çekmiştir, verdiğim helva az geldi herhal. İstemeye yüzü tutmayınca da bu yolu seçti. ´Vermesem gönüllenir´ düşüncesiyle kalan helvayısahana koyarak eline tutuşturmuş. Madem istiyorsun al götür´ demiş.
Munzur kabı kaptığı gibi gözden yitivermiş. Helvanın daha dumanı üstündeyken dua etmekte olan ağasına yetiştirmiş. Helva kabını yanına koyup rahatsız etmeden tekrar gözden kaybolmuş. Ağa Munzur´u görmüş ama dönüp bakıncaya dek Munzur gözden yitivermiş. Şaşkınlık içinde kalan ağa bunu düş sanmış. Ne varki helva kabı yanıbaşında duruyormuş. Kabı açıp bakmış sevdiği helvanın dumanıtütmekteymiş. Munzura içinden derin saygı beslemiş. Gördüklerini dönüşte herkese anlatacağına dair içinden söz vermiş…
Ağa bunları düşünürken, Munzur helvayı ağasına ulştırdıktan sonra dönüp ağasının kapısını çalmış bile. Ağanın hanımı karşısında Munzuru görünce: Ne var ne oldu Munzur? Hayırdır? Dediğinde, Munzur, Hayırlı oldu hatun ana helvayıağama ulaştırdım. Dua ediyordu bırakıp döndüm, demiş. Hatun ana inanmamış.Söylenenleri Munzur´un saflığına sayarak İyi etmişsin Munzur ellerine sağlık demiş. Bu olayı yakınlarına da anlatmış. Ağa daha hacdan dönmeden bu öykü etrafta duyulup yayılmış.
Vakit geçmiş, zaman erişmiş. Ağanın hac vazifesini tamamlayıp köyüne doğru yola çıktığının haberi gelir.
Komşuları herkes elinde bir hediye ile hacıyı karşılamaya giderler.
Munzur da, götürecek başka hediyesi olmadığından, bir çanağın içerisine koyunlarından bir miktar süt sağar ve bununla ağasını karşılamaya gider. Ağayıkarşılayanlar, ellerine sarılmak için adeta yarışıyormuşlar.
Ağa bu sırada en arkadaki Munzur'u görünce el öpenlere Munzur u göstererek yanındakilere,
-Asıl hacı Munzur'dur. Öpülecek el varsa Munzur'un elidir.Munzur ermiş biri, Önun elini öpün, önce ben öpeceğim der. Munzur bu konuşmaları duyduğunda:
- Aman ağam etme eyleme Allah aşkına bırak elini öpeyim. Böyle bir şey olmaz. Ben yıllarca senin ekmeğinle, aşınla büyüdüm. Sen nasıl benim elimi öpersin. Ben ne sana, ne de başkalarına elimi öptürmem. der
Bakın bu sahanı görüyorsunuz, bu sahanla bana helva getiren Munzur dur, ermişkişidir demiş. Ağanın hanımı bu konuyu daha önce köy içinde yaydığından durumu hemen kavramışlar. Gerçeği ağadan öğrenince de kalabalık Munzur'a yönelir. Munzur gizinin açıklanmasını istemediğinden dönerek elindeki süt tasıyla dağa doğru kaçmaya başlamış.
Munzur önde, ağa ve yanındakiler arkasında bir kovalamaca başlamış.
Şimdiki Munzur ırmağının ilk yerine geldikleri zaman Munzur'un elindeki süt dolu çanak dökülmüş ve sütün döküldüğü yerde, süt gibi beyazı bir su fışkırmış.
Bundan sonra Munzur kırk adım daha atmış. Attığı her adımda bir kaynak fışkırmış. Ve fışkıran bu sulardan bir ırmak meydana gelmiş. Munzur'un arkasından koşanlar bu ırmağın kenarına gelip karşıya geçmeye Munzura yetişmeye çalışmışlar ama öte yakaya geçememişler. Munzur Allahım sırrımı ifşa etme, ellerini gökyüzüne kaldırarak beni yanına al demiş. Sonunda dağın eteğinde bir kayanın önüne gelmiş. Elindeki değnekle tası yere atıp Irmak kenarında bekleyenlerin gözleri önünde kaybolup gitmiş. Ardında sadece çoban değneği ve boş süt tasıkalmış…
İş gördüğü atların, sabana koştuğu öküzlerin, Sütünü sağdığı koyunların otunu, yemini, suyunu vermeyi unutmaz en iyi bakımı uygularmış; Hayvanları hiç incitmez kışın ahırda rahat etsinler diye altlarına yumuşak samanlar serer, tımarlarını tamamlar, yere yattıklarında yanlarını acıtıp acıtmadığını denetler önce kendisi yatar bakarmış. Onları gözü gibi korurmuş… Bu tutumundan ötürü ağası da kendisinden çok hoşnutmuş.
O yıl yağışlar bol olmuş, toprak verime kavuşmuş, tarlalar tahıla durmuş.Harman zamanı ambar buğdayla dolmuş, Bahçeler, bostanlar meyveye durmuş.Koyunlar çift çift kuzulamış. Bu verim ve bolluk ağanın yüzünü güldürmüş.Sonuçta Munzur´un ağası hacca gitmeye karar vermiş. Yola çıkmadan önce de Munzur´u çağırtmış:
Bak oğul, yaşım erişti. Allah da verdi vereceğini. Hacca gitmek kaçınılmaz oldu artık. Evi barkı, malı mülkü, çoluk çocuğu sana emanet edip gideceğim. Sana güvenim tam, gözümü arkada bırakma, hızmetinde kusur etme. Beni mahçup etme, diyerek hanımına gidip helallık dilemiş…
Hatun ayrılık bir çeşit ölüm, gidip dönmemek de var. Hakkını helal et. Munzur´un kadir kıymetini bilesiniz, üzmeyesiniz, herkesten hellalık diliyerek Allaha emanet olun deyip yola düşmüş…
O zamanlar hızlı taşıtlar yokmuş, hac yolculuğu aylar sürermiş. Derken ilden ile geçip varmış kutsal topraklara.
Aradan günler geçmiş, ağa hacda iken, ağanın hanımı Munzur´u çağırıp bak oğul taze helva pişirdim, kulakları çınlasın ağan bu helvayı çok severdi, onu hatırladım ve onun için yaptım, senin payını da ayırdım diyerek sahana helva doldurup Munzur´a verirken derinden bir iç çekmiş ve ah ah ah keşke şimdi ağan da burda olaydı, demiş.
Bu erinmeye dayanamayan iyi kalpli Munzur: Hatun Ana, siz o helvadan ağamın payını sahana koyun. Varıp vereyim, demiş. Hatun Ana öneriyi Munzur´un saflığına saymış: Canı çekmiştir, verdiğim helva az geldi herhal. İstemeye yüzü tutmayınca da bu yolu seçti. ´Vermesem gönüllenir´ düşüncesiyle kalan helvayısahana koyarak eline tutuşturmuş. Madem istiyorsun al götür´ demiş.
Munzur kabı kaptığı gibi gözden yitivermiş. Helvanın daha dumanı üstündeyken dua etmekte olan ağasına yetiştirmiş. Helva kabını yanına koyup rahatsız etmeden tekrar gözden kaybolmuş. Ağa Munzur´u görmüş ama dönüp bakıncaya dek Munzur gözden yitivermiş. Şaşkınlık içinde kalan ağa bunu düş sanmış. Ne varki helva kabı yanıbaşında duruyormuş. Kabı açıp bakmış sevdiği helvanın dumanıtütmekteymiş. Munzura içinden derin saygı beslemiş. Gördüklerini dönüşte herkese anlatacağına dair içinden söz vermiş…
Ağa bunları düşünürken, Munzur helvayı ağasına ulştırdıktan sonra dönüp ağasının kapısını çalmış bile. Ağanın hanımı karşısında Munzuru görünce: Ne var ne oldu Munzur? Hayırdır? Dediğinde, Munzur, Hayırlı oldu hatun ana helvayıağama ulaştırdım. Dua ediyordu bırakıp döndüm, demiş. Hatun ana inanmamış.Söylenenleri Munzur´un saflığına sayarak İyi etmişsin Munzur ellerine sağlık demiş. Bu olayı yakınlarına da anlatmış. Ağa daha hacdan dönmeden bu öykü etrafta duyulup yayılmış.
Vakit geçmiş, zaman erişmiş. Ağanın hac vazifesini tamamlayıp köyüne doğru yola çıktığının haberi gelir.
Komşuları herkes elinde bir hediye ile hacıyı karşılamaya giderler.
Munzur da, götürecek başka hediyesi olmadığından, bir çanağın içerisine koyunlarından bir miktar süt sağar ve bununla ağasını karşılamaya gider. Ağayıkarşılayanlar, ellerine sarılmak için adeta yarışıyormuşlar.
Ağa bu sırada en arkadaki Munzur'u görünce el öpenlere Munzur u göstererek yanındakilere,
-Asıl hacı Munzur'dur. Öpülecek el varsa Munzur'un elidir.Munzur ermiş biri, Önun elini öpün, önce ben öpeceğim der. Munzur bu konuşmaları duyduğunda:
- Aman ağam etme eyleme Allah aşkına bırak elini öpeyim. Böyle bir şey olmaz. Ben yıllarca senin ekmeğinle, aşınla büyüdüm. Sen nasıl benim elimi öpersin. Ben ne sana, ne de başkalarına elimi öptürmem. der
Bakın bu sahanı görüyorsunuz, bu sahanla bana helva getiren Munzur dur, ermişkişidir demiş. Ağanın hanımı bu konuyu daha önce köy içinde yaydığından durumu hemen kavramışlar. Gerçeği ağadan öğrenince de kalabalık Munzur'a yönelir. Munzur gizinin açıklanmasını istemediğinden dönerek elindeki süt tasıyla dağa doğru kaçmaya başlamış.
Munzur önde, ağa ve yanındakiler arkasında bir kovalamaca başlamış.
Şimdiki Munzur ırmağının ilk yerine geldikleri zaman Munzur'un elindeki süt dolu çanak dökülmüş ve sütün döküldüğü yerde, süt gibi beyazı bir su fışkırmış.
Bundan sonra Munzur kırk adım daha atmış. Attığı her adımda bir kaynak fışkırmış. Ve fışkıran bu sulardan bir ırmak meydana gelmiş. Munzur'un arkasından koşanlar bu ırmağın kenarına gelip karşıya geçmeye Munzura yetişmeye çalışmışlar ama öte yakaya geçememişler. Munzur Allahım sırrımı ifşa etme, ellerini gökyüzüne kaldırarak beni yanına al demiş. Sonunda dağın eteğinde bir kayanın önüne gelmiş. Elindeki değnekle tası yere atıp Irmak kenarında bekleyenlerin gözleri önünde kaybolup gitmiş. Ardında sadece çoban değneği ve boş süt tasıkalmış…
Munzur efsanesi 2
peri kızı ve munzur
Evvel zaman içinde kalbur saman içindeyken pireler berber develer tellal iken Munzur efsanesi herkesin dilinde terzilerin pirinden de önce ondan da öte kadim bir sözmüş. Bir olanı tek olanı anlatanmış Munzur dağı. Aşk munzur’muş munzur aşkmış. Aşk kuşatmış munzur dağını. Gözyaşları kırkpınar olup akan ol aşkın sahibiymiş Munzur.
Efsunlanmış gibi zamana karşı durmuş yıllar yılı. Gözyaşları Munzur suyu olmuşyürürmüş kılcal damarlardan dallara dallardan çiçeklere çiçeklerden çimenlere. Dağ olmuş börtü - böcek tüm canlıları barındırmış koynunda. Açıp kollarınıaşkın diyarlarına hem arşa hem arza doğru arşın arşın yürümüş Munzur.
.../
Çok çok eski zamanın birinde kentlerden uzak ulu bir dağın yamacında mavisi yeşiline karışmış uzun uzun ağaçların gölgelerini cömertçe sunduğu türlü türlü böceklerin çiçeklerin yaşadığı insanoğlunun pek az uğradığı yüksek kayaların ormanların eteklerinde buz gibi suların çağıldadığı çağlayanların arasında şiri mi şirin mini minnacık bir köy varmış. Bu köyün vahşi vadileri arasında nerden geldiği ve kim olduğu bilinmeyen güzel bir peri kızı yaşarmış.
Yapayalnız bu genç kız geçimini geyik sütü keklik yumurtalarıkenger yabani bitkiler kökler meyvalar toplayarak sağlarmış. Arada bir de köylere inererek topladığı bitkileri meyvaları köylülere dağıtıp karşılığında da ihtiyacı olan eşyaları ve gıdaları alıp ortadan kaybolurmuş. Kimseyle uzun uzadıya konuşmaz kimsede ona pek soru sormazmış.
Kim olduğunu nereden geldiğini kimse bilmez ve de gizli olağan üstü bir güce sahip olduğuna inanıldığı için herkes çekinirmiş. İn mi cin mi ne olduğu pek belli değilmiş köylülerin gözünde. O yörede herkes onun efsunlu olduğuna inanıp kimilerine göre büyücü kimilerine göre lanetli kimilerine göre ermiş kimilerine göre iyilik ve hayır meleği kimilerine göre de allahın zararsız zavallı bir kuluymuş ama en çok peri kızı olduğuna dair söylenceler ortada dolaşırmış.Hatta hayvanlarla kuşlarla konuştuğuna dair tanık olanlar da yok değilmiş.
Bu gün hala o yöre de Peri kızla Munzur’un aşkı üzerine beyitler söylenir türküler derlenir Peri kızın güzelliği konuşulur.
Topuğuna kadar inen saçları simsiyah gözleri kıpkızıl dudakları inci dişleri pembe yanaklarıyla çevredeki bütün kızları kıskandıracak kadar güzel ve alımlıymış.
Peri kız köye her indiğinde herkes ona hayranlıkla bakar ağzından çıkacak bir kelimeyi beklermiş. Her gelip gitiğinde Munzur isminde civan gibi gencin yüreği heyecandan göksünün kafesine sığmaz gümbür gümbür atarmış yanına yaklaşmaz uzaktan uzağa seyredip Peri kızını içi titrermiş. Peri kızı ile her gözgöze geldiğinde yüreğine kor düşer gizli gizli yanarmış…
Günlerden bir gün vadideki mağarasının önündeki gölün başında oturmuş alt tarafından çağıl çağıl akan sulara bakarak türküler mırıldanırken bir süre sonra derin gölün mavi suyunda bir kıpırtı farketmiş Peri kız mavi gölün içinde güneşle yıkanmış gibi yakamozlar saçan munzur Peri kızın mırıldandığı türküyle birlikte yavaşça göl suyunun mavi kanatlarında süzülüp çıkmış Peri kızın dudağına bir öpücük kondurarak peri kız daha ne olup bittiğini anlamadan tekrar suya dalarak ortadan kaybolmuş.
Peri kız her gece suyun kenarına oturup Munzuru beklemiş Munzur her gece vakti ayışığıyla beraber çıkıp gelirmiş. Geldiğinde de hemen gözden kaybolup gitmezmiş gün ışıyıncaya kadar bir kelime bile etmeden biribirine sarılır öylece sabahın olmasını beklermişler.
Artık her gece dolunay ağaçların arasında ışıldarken onlar buluşmuş sarılmışlar ve birbirilerine tek söz söylemeden ayrılmışlar. Biribirlerini öyle temiz duygularla ve derin bir aşkla sevmişlerki ve öyle alışmışlarki bir tek gece biribirini göremeden duramazlarmış.
Bir gece Munzur yine çıkıp gelmiş kaldığı yere bir de bakmışki in cin yok ortalarda bir mektup bırakarak ortadan kaybolmuş canından çok sevdiği Peri kız. Dünyası başına yıkılmış Munzur’un yüreği yanmışta yanmış…
Sonra mektubu açıp yüreği parçalanarak okumaya başlamış munzur.
“Ben adımı nerden geldiğimi kim olduğunu bilmeyen zavallı bir kızım. Kim olduğumu ve nerden geldiğimi de hiç bir zaman bilmeyeceğim. Niye böyle davrandığımı sorma sorsanda cevabını veremem...
Şunu bilki seni ölümüne seviyorum ama ben yalnızlıkla lanetlenmişim bir kere yalnızlıkla lanetlenmemle son bulmuyor hafızamı gözlerimi bağlamışlar geçmişimi ve kim olduğumu bilmemi hatırlamamı engellemişler… Seni daha fazla mutsuz etmemek için benimde bilmediğim bir yere gidiyorum…
Ama sana aşkımın karşılığı olarak bu güne değin hiç bir kimsenin sahip olamadığı bir hediye bırakıyorum…
Şimdiden sonra aşkımızı düşünüp acı çektiğinde ama yine de seni ölümüne sevdiğimi bilerek mutlu olduğunda gözlerinde dökülen her damlada bir pınar fışkıracak düştüğü yerden ve ben gözyaşlarında mayalanıp akan her pınarın damlalarında saklı kalacağım...
Ve o gece ilk defa munzurun gözlerinde munzur suyu kırk göze olup akmışkırpınar yaylasında ve Munzur buruk bir mutlulukla dünya dündükçe ağlamış.
İşte o gün bu gündür o pınarların gözelerinden içen herkesin yüreğine buruk bir mutluluk bir ferahlık dolmuş yüreği sevgiyle yanmış; her dilek kabul olmuşsevenler sevdiğine hasret çeken analar babalar çocuklarına kavuşurmuş…
Ve o dağların adı da Munzur olarak kalmış gözyaşları da munzur suyu olmuş. O günden sonra ne görmüş ne de haber almış sevdiği Peri kızından. İşte o gün bu gündür o kırk gözeden Munzur’un gözyaşları kırkpınar olup akar ve dünya döndükçe de akacak… Bu yüzdendir ki o pınarların suyundan içen herkesin yüreğine aşk sevgi merhamet mutluluk iyilik dollar. Derler.
..../
İşte o gün bu gündür Munzur da akan her pınar kutsaldır. Munzur'a ait bu üçüncü mitostan kaynağını almaktadır Munzur dağı ve Munzur suyu. Munzur Suyu Peri kızının gözlerinden akan gözyaşlarıdır inanışa göre. Yani tarihi derinliği çok çok eski dönemlere kadar gitmektedir.(SENCE BENİM BAHSETTİĞİM MUNZUR HANGİMUNZUR GÜL YÜREKLİM )
Evvel zaman içinde kalbur saman içindeyken pireler berber develer tellal iken Munzur efsanesi herkesin dilinde terzilerin pirinden de önce ondan da öte kadim bir sözmüş. Bir olanı tek olanı anlatanmış Munzur dağı. Aşk munzur’muş munzur aşkmış. Aşk kuşatmış munzur dağını. Gözyaşları kırkpınar olup akan ol aşkın sahibiymiş Munzur.
Efsunlanmış gibi zamana karşı durmuş yıllar yılı. Gözyaşları Munzur suyu olmuşyürürmüş kılcal damarlardan dallara dallardan çiçeklere çiçeklerden çimenlere. Dağ olmuş börtü - böcek tüm canlıları barındırmış koynunda. Açıp kollarınıaşkın diyarlarına hem arşa hem arza doğru arşın arşın yürümüş Munzur.
.../
Çok çok eski zamanın birinde kentlerden uzak ulu bir dağın yamacında mavisi yeşiline karışmış uzun uzun ağaçların gölgelerini cömertçe sunduğu türlü türlü böceklerin çiçeklerin yaşadığı insanoğlunun pek az uğradığı yüksek kayaların ormanların eteklerinde buz gibi suların çağıldadığı çağlayanların arasında şiri mi şirin mini minnacık bir köy varmış. Bu köyün vahşi vadileri arasında nerden geldiği ve kim olduğu bilinmeyen güzel bir peri kızı yaşarmış.
Yapayalnız bu genç kız geçimini geyik sütü keklik yumurtalarıkenger yabani bitkiler kökler meyvalar toplayarak sağlarmış. Arada bir de köylere inererek topladığı bitkileri meyvaları köylülere dağıtıp karşılığında da ihtiyacı olan eşyaları ve gıdaları alıp ortadan kaybolurmuş. Kimseyle uzun uzadıya konuşmaz kimsede ona pek soru sormazmış.
Kim olduğunu nereden geldiğini kimse bilmez ve de gizli olağan üstü bir güce sahip olduğuna inanıldığı için herkes çekinirmiş. İn mi cin mi ne olduğu pek belli değilmiş köylülerin gözünde. O yörede herkes onun efsunlu olduğuna inanıp kimilerine göre büyücü kimilerine göre lanetli kimilerine göre ermiş kimilerine göre iyilik ve hayır meleği kimilerine göre de allahın zararsız zavallı bir kuluymuş ama en çok peri kızı olduğuna dair söylenceler ortada dolaşırmış.Hatta hayvanlarla kuşlarla konuştuğuna dair tanık olanlar da yok değilmiş.
Bu gün hala o yöre de Peri kızla Munzur’un aşkı üzerine beyitler söylenir türküler derlenir Peri kızın güzelliği konuşulur.
Topuğuna kadar inen saçları simsiyah gözleri kıpkızıl dudakları inci dişleri pembe yanaklarıyla çevredeki bütün kızları kıskandıracak kadar güzel ve alımlıymış.
Peri kız köye her indiğinde herkes ona hayranlıkla bakar ağzından çıkacak bir kelimeyi beklermiş. Her gelip gitiğinde Munzur isminde civan gibi gencin yüreği heyecandan göksünün kafesine sığmaz gümbür gümbür atarmış yanına yaklaşmaz uzaktan uzağa seyredip Peri kızını içi titrermiş. Peri kızı ile her gözgöze geldiğinde yüreğine kor düşer gizli gizli yanarmış…
Günlerden bir gün vadideki mağarasının önündeki gölün başında oturmuş alt tarafından çağıl çağıl akan sulara bakarak türküler mırıldanırken bir süre sonra derin gölün mavi suyunda bir kıpırtı farketmiş Peri kız mavi gölün içinde güneşle yıkanmış gibi yakamozlar saçan munzur Peri kızın mırıldandığı türküyle birlikte yavaşça göl suyunun mavi kanatlarında süzülüp çıkmış Peri kızın dudağına bir öpücük kondurarak peri kız daha ne olup bittiğini anlamadan tekrar suya dalarak ortadan kaybolmuş.
Peri kız her gece suyun kenarına oturup Munzuru beklemiş Munzur her gece vakti ayışığıyla beraber çıkıp gelirmiş. Geldiğinde de hemen gözden kaybolup gitmezmiş gün ışıyıncaya kadar bir kelime bile etmeden biribirine sarılır öylece sabahın olmasını beklermişler.
Artık her gece dolunay ağaçların arasında ışıldarken onlar buluşmuş sarılmışlar ve birbirilerine tek söz söylemeden ayrılmışlar. Biribirlerini öyle temiz duygularla ve derin bir aşkla sevmişlerki ve öyle alışmışlarki bir tek gece biribirini göremeden duramazlarmış.
Bir gece Munzur yine çıkıp gelmiş kaldığı yere bir de bakmışki in cin yok ortalarda bir mektup bırakarak ortadan kaybolmuş canından çok sevdiği Peri kız. Dünyası başına yıkılmış Munzur’un yüreği yanmışta yanmış…
Sonra mektubu açıp yüreği parçalanarak okumaya başlamış munzur.
“Ben adımı nerden geldiğimi kim olduğunu bilmeyen zavallı bir kızım. Kim olduğumu ve nerden geldiğimi de hiç bir zaman bilmeyeceğim. Niye böyle davrandığımı sorma sorsanda cevabını veremem...
Şunu bilki seni ölümüne seviyorum ama ben yalnızlıkla lanetlenmişim bir kere yalnızlıkla lanetlenmemle son bulmuyor hafızamı gözlerimi bağlamışlar geçmişimi ve kim olduğumu bilmemi hatırlamamı engellemişler… Seni daha fazla mutsuz etmemek için benimde bilmediğim bir yere gidiyorum…
Ama sana aşkımın karşılığı olarak bu güne değin hiç bir kimsenin sahip olamadığı bir hediye bırakıyorum…
Şimdiden sonra aşkımızı düşünüp acı çektiğinde ama yine de seni ölümüne sevdiğimi bilerek mutlu olduğunda gözlerinde dökülen her damlada bir pınar fışkıracak düştüğü yerden ve ben gözyaşlarında mayalanıp akan her pınarın damlalarında saklı kalacağım...
Ve o gece ilk defa munzurun gözlerinde munzur suyu kırk göze olup akmışkırpınar yaylasında ve Munzur buruk bir mutlulukla dünya dündükçe ağlamış.
İşte o gün bu gündür o pınarların gözelerinden içen herkesin yüreğine buruk bir mutluluk bir ferahlık dolmuş yüreği sevgiyle yanmış; her dilek kabul olmuşsevenler sevdiğine hasret çeken analar babalar çocuklarına kavuşurmuş…
Ve o dağların adı da Munzur olarak kalmış gözyaşları da munzur suyu olmuş. O günden sonra ne görmüş ne de haber almış sevdiği Peri kızından. İşte o gün bu gündür o kırk gözeden Munzur’un gözyaşları kırkpınar olup akar ve dünya döndükçe de akacak… Bu yüzdendir ki o pınarların suyundan içen herkesin yüreğine aşk sevgi merhamet mutluluk iyilik dollar. Derler.
..../
İşte o gün bu gündür Munzur da akan her pınar kutsaldır. Munzur'a ait bu üçüncü mitostan kaynağını almaktadır Munzur dağı ve Munzur suyu. Munzur Suyu Peri kızının gözlerinden akan gözyaşlarıdır inanışa göre. Yani tarihi derinliği çok çok eski dönemlere kadar gitmektedir.(SENCE BENİM BAHSETTİĞİM MUNZUR HANGİMUNZUR GÜL YÜREKLİM )
1 Ekim 2012 Pazartesi
Yüreğinde ki kelebekleri uçur dalan olmuş bahçelerime
Nisan ayıydı
bir ikindi yağmurundan sonra
yedi renkten oluşan bir köprü kurulmuştu
gökyüzünden yüreğimin bordo denzilerine
kulağımda martı çığlıkları yankılarnırken
bir ikindi yağmurundan sonra
yedi renkten oluşan bir köprü kurulmuştu
gökyüzünden yüreğimin bordo denzilerine
kulağımda martı çığlıkları yankılarnırken
Gözlerimden kırlangıçlar havalandırdım
Kozasından yeni çıkmış bir kelebeğin çoşkusuyla
Hayalin bir tül gibi çekilirken gecelerin üstüne
Ben gül yüreğindeki kelebeklerin
gül yüreğinin güllerini koklamasını seyrediyorumm
Yüreğimin has bahçesini tarumar ederken yokluğun
Yüreğinde ki kelebekleri uçur dalan olmuş bahçelerime
Kanadında gül yüreğinin gül kokusu ile
o sabah beyaz bir kelebek çıktı.
mutlu ve özgür olsun
mutlu ve özgür olsun
aşkın
yüreğime yoladığın
kelebekler gibi
24 Eylül 2012 Pazartesi
Gül
kokulu gülüşlerini dokundur özleminden kuruyan dudaklarıma
Ben bir bordo denizlerimi özledim birde seni unutma yüreğimdeki kızıl gül.... Sen benim adı özlem
olan sevdamsın ,yeni doğan bir bebeğin hayata ilk tebessümüsün gözlerine
bakarken özledğim sevgili.
Ellerini her tutuşumda bordo denizlerimin suları çekilir gözlerine ,ellerinin elleriminden
uzaklaşmasını izlerken
kasırgalar sarar bordo
denizlerime siyaha boyanır.bir mahri
hülyadır seninle yaşamak denizlerin ,
çöllerin sarmaş dolaş oldu ,ateşle suyun sevgili oldu tüm evrenin benim olduğu.
Seni hayal ettemediğim gün
geceye küser , tüm göçmen kuşları
hüzünlerinir bi çatı sacağına tüner,
kalemim kızaşa çekilmiş bir gemi gibi
uzaktan seyreder senli cümleleri.
özleminin kaktüslerini büyütürüm hasretinden yanan yüreğimin kızgın kumlarında rüzgar çömertçe savururken kokunu semaya .
yağmurum ol yağ bir özlem sabahında yatağıma ,düştüğüm yusuf kuyularında zülayh am ol beni arayan.
yüreğime utangaç bir buse kondur goncafem
özleminin kaktüslerini büyütürüm hasretinden yanan yüreğimin kızgın kumlarında rüzgar çömertçe savururken kokunu semaya .
yağmurum ol yağ bir özlem sabahında yatağıma ,düştüğüm yusuf kuyularında zülayh am ol beni arayan.
yüreğime utangaç bir buse kondur goncafem
Yine bir gülnihal
Aldı bu gönlümü
Sim ten gonca fem
Bibedel ol güzel gonca fem deyince aklıma geldi dede efendinin sözleri araya sıkıştırayım dedim gül yüreklim
Aldı bu gönlümü
Sim ten gonca fem
Bibedel ol güzel gonca fem deyince aklıma geldi dede efendinin sözleri araya sıkıştırayım dedim gül yüreklim
Gül kokulu gülüşlerini
dokundur özleminden kuruyan
dudaklarıma yakamozları kıskandıran
bakışlarını getir gecelerime geceler tehditler savururken düşlerime
gel özlemlerimden geçip
zamanı prangalayalım mutluluğun
gözyaslarına .her gün doğumunda yeniden aşık olduğum her nefesimde
bin nefeslik sevdğim yar
20 Eylül 2012 Perşembe
Seviyorum Seni
Seviyorum Seni
belkide
yüreğinin resmini yüreğime
çizemedim
diye seviyorum seni
lakin adını yüreğimin
gergefine nakşettim
her atışda adını ansın diye
bu yürek atığı sürece seni
hep sevsin diye sacaklım
belki
kerem gibi yanamadım senin için
yokluğun ölüm kadar soğukken
yüreğim buz tutmuş titrerken
Karlarda üşümemek adına,
Yaşamadığım tüm günler için
durduramaığım zaman için seviyorum seni sacaklı
Yaşanılmamış imkansızı yaşana yürekler kavuşulmamış hasretler
ve benden kilometrelerce Uzaklığın için... seviyorum sacaklı seni
yıkılan tüm hayallerim
Ölen tüm umutlarım
Senınle yaşayan özlemlerim
Ve senin adınla atan yüreğim için seviyorum seni sacaklı
yaşamıma çizebildiğim tek mutluluğum
yaşamıma çizebildiğim tek mutluluğum
yaşadım tüm mutluluklar adına
ve sana kavuşmanın imkansızlığı
için seviyorum seni sacaklı
tüm yürek tutulmaları
denizde geçiridğim tüm gün batımları adına
yüreğimi yüreğine gömmen için seviyorum seni sacaklı...
türkiyedeki saate
aramızdaki 7 saat zaman farkına
tüm yürek tutulmaları
denizde geçiridğim tüm gün batımları adına
yüreğimi yüreğine gömmen için seviyorum seni sacaklı...
türkiyedeki saate
aramızdaki 7 saat zaman farkına
seni beklerimin adına
ve sahil ile kavuşamayan
dalga için seviyorum seni sacaklı
tüm kavuşamayan aşıklar
leylasını yitirmiş mecnun adına
tüm kavuşamayan aşıklar
leylasını yitirmiş mecnun adına
Gecenin güneşi kucaklaması için seviyorum seni sacaklı
yağmurda ıslanan sokak kedileri
Yağmurundan sonra gökkuşağı adına
ve uyumadım tüm geceler için seviyorum seni sacaklı
yağmurda ıslanan sokak kedileri
Yağmurundan sonra gökkuşağı adına
ve uyumadım tüm geceler için seviyorum seni sacaklı
Özleminden üşüyen yüreğim
17 Eylül 2012 Pazartesi
VARLIĞINDA kirlenmiş özlemini çıkarıp üzerimden YOKLUĞUNDA seriyorum gözlerindeki ummanların üstüne
VARLIĞINDA kirlenmiş özlemini çıkarıp üzerimden YOKLUĞUNDA seriyorum gözlerindeki ummanların
üstüne
seni sevince
Ayrılık dahada artar oldu yürğeimde
Kuşatma altındaki bir kentim sanki
Sarıldım her yönden
Yüreğimi susturup sensizliği dinliyorum .kalemimi yokluğunun mürekkebine batırıp katlediyorum
huncarca sensizliğe yazılmak için sıraya
geçen şiirleri .istifraya hazırlanırken dilim aylığa dair sözleri yutkunup
yutuyorum ayrılığı ve sarılıyorum
üzerinde senisizliğin yeni giydirdiği elbisenin ütüsÜnü bozmadan
yüreğime ..
Kah
deniz kıyısındayım ellerin ellerimde kah
çölerdeyim dolunayda gözlerine bakan
ama en cok yanlızğılın yollarındayım yüreğim yüreğinle sevişirken kızıl bir denizin koynunda
VARLIĞINDA kirlenmiş özlemini çıkarıp üzerimden YOKLUĞUNDA seriyorum gözlerindeki ummanların
üstüne
Bilidğim tüm denizleri geçtip , bilmediğim
bir okyanusun kıyısında dizlerime
kadar suyun içinde bakıyorum ufka
ayrılığın çekip kuvvetinin yerçekiminden güçlü oldunu bu gün öğrendim ufka bakıp
sensizliği içime çekerken
Hain planlar kuruyorum seni hayal ederken ayrılığı kim icat ettiyse kaza süsü verip faali mechul bir cinayete
kurban etmek için .
her
yönden aşk
okyanuslara sığamayan ama ölümü sudan olan bir balık misali
okyanuslara sığamayan ama ölümü sudan olan bir balık misali
seziyorum yüreğimin katli bu aştan olcak
sevgili
Gecelerim gündüleri sığnır sensizliğe yazıp kuytularına sakladığım mektuplardan .ve ben geceden çaldığım katransı siyaha boyuyorum gündüzlerimi
Yüreğim sensizlikle sarmaş dolaş . akrep yelkovana yetişmeye çalışırken…gdiyorum
bugüne kadar gittiğim tüm yönlerin zııtına.sana nasıl anlatsam bilmiyorum ki
sevgili sensizliği , seni , aşkı
Beni
, bendeki özlemi saylaraca yazsam , saatlerce
anlatsam , nasıl bilmiyorumm . bende olanı yazdıkalrımdan öğreneceksin
ama okuduklarını yüreğinle anlıcaksın
sevgili . okudğun satırları , kulağına
fısıldadım sözleleri , yüreğinin süzgecinden geçirmeden ne beni nalayabilirisn
ne bende ki seni nede sende ki beni .
Yağmurun ıslatığı bir çölün gözlerinden
bak yüreğime , gözlerin inerken yüreğimin amarlarına .üşüyen bir çocuğun
titreyen parmak uçlarıyla dokunn sensizlikte yanan dudaklarıma .unutma seven
de fanidir , sevilende
Şu yalan
dünyada baki olan tek şey asırlar boyu AŞK VE ONUN SEVGİLİSİ ÖZLEMDİR VE ONLARI ÇEKEMEYİP AYIRMAK
İSTEYENN AYIRILIK .
SEN AŞKSIN SEVGİLİ BEN ÖZLEMM
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)