hürriyet

6 Ocak 2025 Pazartesi

Eğer yapabilseydim şayet

 

Eğer  yapabilseydim şayet , rüzgar olup dağları denizleri aşıp dokunurdum saçlarına …sen uyurken pencerenin aralığından odana sızar üzerini örter, bir masal fısıldayarak kulağına ,usulca öperek yanağından ,sen uyanmadan sessizce giderdim ..pencerenin aralığından ..
eğer yapabilseydim şayet ağaç  olurdum  geçtin yollarda , sen, görünce yeşerir  çiçek açardım , altımdan geçince  çiçeklerimi dökerdim üzerine ,sen uzaklaşınca sararır  tüm  yapraklarımı bırakırdım toprağın kucağına , seni görünce yeniden çiçek açmak için .                                                                          Eğer yapabilseydim şayet , toprak olurdum , bastığın bağrımda  güller açtırmak, o açan gülleri dikenlerinden arındırıp saçlarına  taç yapmak ve kokusunu sana yollamak için .                                     Eğer yapabilseydim şayet, soğuk bir pınar  olurdum   ,  susuzluktan kavrulan dudaklarına değip , susuzluğunu  gidermek ve doya doya sana kanmak için ,                                                                                    Eğer şayet yapabilseydim ,al kızıla boyanmış  gelincik tarlası olurdum , sana ne kadar nazik kırılgan  hassas  olduğunu hatırlamak için , her dokunduğunda  bir yaprağımı feda eder bir bir düşerdim   her dokunuşunda                                                                                                                                                        Eğer şayet yapabilseydim , güneş olurdum  perdenin ardından odana sızıp , gözlerini kamaştırıp , günün aydınlatıp , seni ısıtmak için ,,                                                                                                              


Eğer şayet yapabilseydim  . karanlık olurdum , seni kimse görmesin diye saklamak , tüm kötülüklerden uzak tutmak ve sıkı sıkıya sarıp içime alabilmek için,,                                                                                          Eğer yapabilseydim şayet , çocuk olmak isterdim , büyüyüp seni aramak bulmak ve sana yeniden aşık olabilmek için … Eğer yapabilseydim şayet , her  gün ölmek ve her gün dirilmek isterdim her hayata dönüşümde  seni yeniden yeniden sevip  aşık  olabilmek için … VE eğer yapabilseydim şayet  bu sevgiyi bulutlara ekerdim  yağmur damları ile   yer yüzüne insin ve dünyada  sevgisiz kimse kalmasın yüreklerini yıkardım  sevgi damları ile …………..

4 Eylül 2024 Çarşamba

ben örümcek ağı ile tutunurum hayata

 eline diken batar , benim canım yanar ,  yüreğinde yara açılır ,  benim yüreğimde  kanı akar .Hangi iklimde , hangi coğrafya da atılırsa atılsın bombalar,gökten benin bedenime iner , ruhumda ruhumda infialler olur , nerde masum bir insan ölse , selası benim kulağımda verilir , kimsesi olmayan tüm  ölen mazlumlar  gelir benim gönlüme defnedilir...beni  yakından tanıyanlar , en büyük hatan senin  adil, merhametli ,doğru bir insan olmak diyorlar .ama bana sorsan ben insan olmayı bile beceremedim...en yakın dostum  senin en büyük sorunun  büyük bir kalbe sahip olman  diyor..insan kendi kalbi söküp atmaz ki , farz edelim söküp attım., nasıl bir insan olurum o zaman . kalp taşımayan göğüs kafesinde nasıl olur , nasıl mazlumun acısı hisseder, nasıl başkasının derdi ile dertlenip  , kendi derdi gibi derman arar . Zaten ben merhametli , vicdanlı bir yüreğe sahip olmayana  insan demem . bana göre insan müsvettesinden başka bir şey değildir.. Tanıdığım tüm insanlar günahlarını şeytana atıp şeytana uyduk bir kere derken , bir benim günahlarını da sevaplarını da ben yaptım kardeşim deyip üstelenen , kimsenin üzerine  atmadan .sizler  eli mi kanla yıkanmış görünce katil sanırsınız oysa ki başkalarının yaralarını sararken elimin kan olduğunu bir  ben bilirim . birde mazlumun canını alırken gitmesi yalvardım için  Azrail bilir .

elimde ki kesikleri görünce siz  kavgada oldu sanırsınız ,Aklım ile kalbim arasında bilmem kaçıncı meydan savaşında , aklımın yüreğime sapladığı   dünyaya ait  kötülük kılıçlarını çıkarırken kestiğimi nerden bileceksiniz. ben insanlığımı bu savaşlarda  kaybettim , kendimi bu savaşlarda katlettim . benim haricimde biri  yabancı daha ne kadar yakabilir ki canımı .ben kendi  bordo denizlerim de kendimi boğmuş iken ..

Bir mazlumun gözyaşı , bir çocuğun feryadından başka  ne bir ihanet , ne sırtıma saplanan  bıçaklar nede sahte bir gülümseme ile söylenen yalan sözcükler acıtır  canımı.. Sizler kazık çakıp  gemi halatları ile bağlamaya çalışırken kendinizi hayata , ben örümcek ağı ile tutunurum hayata Hira  mağarasında ki sırrı çözmeye çalışırken..Siz de yaz yağmuru yağsa bataklığa döner tarlalarınız. bende fırtına kopsa  yüreğimde  bir toz zerresi kaldıramaz ancak dökülen bir tel saçımı uçurur benden ayrılmayı göze aldığı için.

Tebessümüm de gördüğünüz  gülücükler , yüreğime  gömülen mazlumların  kabirlerinde  dikili çiçeklerdir ... Bakmayın sessizliğime   aldanmayın suskunluğuma yüreğimde yıktığınız   camilerin  mihraplarında hale yankılanır sesleri mazlumların. Küçümseyen , hor , dünyevi hırslarla bakıp   da kirlettiğiniz   ruhumu  kırk derede  kırk kez yıkasam da  lekelerini silemiyorum.

AMA HERKESE  ve YAPILAN HER ŞEYE RAĞMEN BEN İNATLA TEBESSÜM EDECEĞİM ve 

BİLİYORUM Kİ GÜLÜCÜKLERİM ÇİÇEKLER  AÇTIRACAK MAZLUMLARIN  YÜZÜNDE , YÜREĞİNDE  ve AÇAN BU ÇİÇEKLER  KİME LEŞ KOKACAK , KİME  GÜL .....VE  GÜL KOKUSUNU ALANLAR ER GEÇ MUTLU OLACAK...

4 Nisan 2024 Perşembe

kısacası her yolculuk bir yürek yanığıdır…….

 

Özlemimin ortasında bana bakar sert bir asker asabiyeti ile  senli anılar …
Hayal de öptüğüm dudağının tadını vermeyecek  biliyorum hiçbir  öpmek.. sabaha kadar ayırmadığında bile  dudağımı dudağında . çünkü hiç. Bir Zaman  hayalindeki hasretle öpmedim dudaklarını . oysa Dudağıma öyle yakışırdı ki dudağın … Yalnızlığımın yanına yakıştığı gibi hayalinin …
Şimdi ise ne yalnızlığım ne hayalin nede sen varsın …. Soğumasından korktuğum şekersiz demli çayım ile dudağımı teselli ediyorum sıcaklığın da ..arka sokaklarda kuytularda  kendilerince büyümenin erkek olmanın simgesi tek dal birinci sigarasını elden ele dolaştıran çocuklar ile  boyunda kıdemli  kravatı ile dolaşan bir memur memuriyetinin sonuna yaklaşması arasında bir yerdeyim.. hiç bir yere  çıkmayan yolun kenarında oturum mola vermiş  gibiyim ,ayaklarım ağrıdığı için değil   yol bitmesin diye  ……
Ölüm ile  doğum arasında uzun ince bir yolda seyrüseferdeyim ..bu seyrüsefer yaşamak biçimidir yoksa  ölmek midir yavaş yavaş…  her yola çıkan bir yere gider mi yoksa uzun bir suskunluk içinde geri döner başladığı yere … ben ne gidebildim ne de gelebildim, tam ortasında  kalakaldım . şimdi düşünüyorum da neden  kimseye iyi yolculular demediğimi daha iyi anlıyorum .her yola çıkan yolcu değildir   ve her yolcu isteyerek çıkmaz yolla zira çoğu yolculuk zaruri intikalden başka bir şey değildir. Sanırım hep bu yüzden yolun açık açık dedim tüm yolculuğa çıkan  tanıdıklarıma… 
Ve….. tüm yolcuklarımdan  öğrendiğim  bir şey var  her yolcukta yüreğin bir  köşesi yanar  ama sevinçten yanar ama hüzünden ama geride kalana duyacağın özlemden bir şekilde bir köşesi yanar her yolcukta  yüreğin .. kısacası  her yolculuk bir yürek yanığıdır…….

 

29 Aralık 2023 Cuma

Canıma değil de yüreğimdeki sana atvedilmiş söylenmemiş sözlerime yazık oldu…………

 

Bir belki gün anlarım  . Sevilen gözlerin neden erişilmez olduğunu.. O hep  beklediğin saatin   gelmediğini mi? geceden kara saçların daha gün doğmadan ağardığını... belki o zaman uzanırdı gökyüzüne ellerim. Ama şuan anlasam dahi uzanmam ki gökyüzüne o kadar çaresiz,  yorgun,  bitkinim ki… .o kadar yorgun ki düşlerim  ne  geçmiş günleri tezahür edebiliyorum ne de hayaline dalabiliyorum... Sonra katar katar dizilir birbiri ardınca hüzünler.sonarsında . Kapılıp gider hayallerin acılarının peşine,Sızısını duyarız geçmişteki keşkelerin. yoldaş olur karanlığın Büyüdükçe yüreğinin dehlizlerinde mahsur kalan Yusuf .. Hesap soruşlar başlar yüreğimizde sormadığımız sevda soruları üzerine . Bir Umut tanesinin Hicranlı yarasına gömülür yavaş yavaş  her ah çekişte düşlerimiz. En karanlık  gecelerde bilirim ki ecel  kadar yakın hayat kadar  uzaklardasın.. Belki kaf dağının  ardındasın belki  hemen yanı başımda duruyorsun.. Bazen bana en aşina olansın bazen de zihnimin en uçra  hücresin de saklanansın. Bazen bensin bana benden  gelen ,  bazen de beni  benden alıp , benden gidensin... Bazen sepeti  mutluluk dolu bir bahar uyanışın ... Bazen de tüm çiçekleri donduran zemheri de dört nala koşan bir rüzgarsın.. Bazen okunmamış bir roman bazen  henüz yazılmamış bir mektup bazen çizilmemiş bir resim ... Bazen de  yazılmış bir şiirin en güzel mısrasısın….oysa ki eskiden  Ne güzel asardım dar ağacına sözlerimi, Halbuki beni  yüreğinin ben yanında , her kap atımında  ilmeği takmıştın boynuma.. ve can vermiştim gündoğumu sancılarında yüreğinde ..


Canıma değil de yüreğimdeki sana advedilmiş  söylenmemiş sözlerime yazık oldu…………

29 Mayıs 2020 Cuma

ÖZLEM DEDİĞİN ŞEY SESSİZLİĞİNİN YANKISINI YANLıZlıK TA DİNLEMEK DEĞİL MİDİR SEVGİLİ


ÖZLEM DEDİĞİN ŞEY  SESSİZLİĞİNİN YANKISINI YANLIZLIK TA DİNLEMEK  DEĞİL  MİDİR  SEVGİLİ..
Çok büyütülmüyor mu ayrılık dediğin hikaye …  ayrılık dediğin şey uzaklığa bağlı değildir ki sevgili..
Yüreğin ile ilgilidir .. birini seven nice yürekler vardır  bedenler ayrı olsa da birbirine sarılmış  düşler kuran.. aynı düşü paylaşan gözler bir olduktan sonra bedenler ayrı olsa ne olur.. hani YUNUS EMRE  diyor ya tenler ölür canlar ölesi  değil … onun gibi bende diyorum ki bedenler ayrı olur  yürekler ayrı olası değil..  gül yürekli yar …deniz sahilden ayrı kalabilir mi  bazen cezir de uzaklaşır  ama med de  geri gelir isteseler de  deniz ile  sahil ayrı kalamaz.. seven  yüreklerde  ayrı kalmaz ki isteseler de  istemeseler de  tek olup bir  ritimde buluştuktan sonra..
Pervana  olan kendini ateşten sakınır mı ki  ,, aşık  olan aşık uzaklıktan doğan özlem var diye sakınsın yüreğini  maşuktan … gerçek aşık maşuka bakarken de  özlemez mi?.. özlemez ise bu nice aşık olmaktır… balığın suya ihtiyacı  gibi aşığında özleme  ihtiyacı yok mu ?....
Özlemin prangalarına sür aşkın ateşini , bir yüz görümlüğü düşlerken yarı , tutuşsun bedenin  yansın tüm pervaneler aşkın dansına kalkarken yüreğin  , gözlerine yıldızlar karışsın kaderin saçlarını örerken bakışlarında … içinde ki korkuyu nefesinde  tut fenerler  yol gösterirken  denizcilere ..  deniz üşemeye başlayınca  sabah çiğ damlasını  düştürdüğünde gül  yüreğinin dikenine , senden uzakta olan  bedenimin  buzulların da yangınlara  yer açılır ….
Dinlenir ruhum  bordo denizlerime düşen bir bulutun gölgesinde ,, sonra ne varsa sana ve aşka dair  kundaklayıp  bir şişenin içine koyup ağzını sıkça kapayıp  bırakırım  gözlerinde ki ıslaka denizlere usulca bedenlerimiz ayrı olsa da yüreğine ulaşır ümidi ile ….